Matematikte hipotenüs yani kestirmeler vardır ve çözümlere daha kısa yoldan gitmenin yolunu gösterir. Belki bu bazı çözümlere ulaşmak için fazla dolaşmaktansa kısa yollarla işi daha kolaya ve ucuza yapmanın yolları vardır, olmalıdır; önemlidir de ama insanlar ölçüyü kaçırınca ve yaşamda da kısa yollarla gitmeyi alışkanlık haline getirince işte o zaman “istenmeyen olaylar” adı altında toplanan bazı olumsuz durumlar olmaya başlıyor…
Bunun en açık örneğini yiyeceklerde görebiliriz. Hormon katarak yetiştirilen sebze ve meyveler; ne tadı var ne de tuzu; herkes bir zamanlar ağzında kalan tadı arıyor doğal olarak. Hormonlarla büyütülen sadece sebze ve meyveler değil. Birisine yaslanarak yani torpille iş bulmaya çalışanlar, kap-kaçla hayatını kazanmaya (!) çalışan kapkaççılar, yalan söyleyenler, aldatanlar, insanları kandırmayı meslek haline getirenler, çalışmak yerine çalmayı, yaşatmak yerine yok etmeyi, var etmek yerine ezmeyi, çalışmak yerine sömürmeyi, dost olmak yerine düşman olmayı, değer üretmek yerine vurkaç yapmayı v.s. alışkanlık haline getirenler kendilerine zarar vermekle kalmıyor, hayatı, geleceği ve insanların umudunu, güvenini ve geleceğini de çalıyorlar…
İnsan olmanın yolu öğrenmeden geçer. Suç bilerek yapılan bir eylemdir ve içinde bilinç ve irade vardır. Hata ve yanlış ise bilmeden, denemek için yapılan ve içinde iyi niyet olan denemeleri kapsar genel olarak. İnsan hata ve yanlış yaparak -normal koşullarda- öğrenirler. Dolayısıyla hata ve yanlışlar kötü olmayan ama insanların ders aldığı birer yaşantılardır.
Hayatın, başarının, ustalığın, olgunlaşmanın, kısa yolu yoktur; her ne kadar matematiksel işlemlerde kısa yollar varsa da hayatın kısa yolları insanın gelişiminin önündeki engellerden birisidir. Tecrübe denilen şey bir sürü yanlışın, hatanın ve yaşantının sonunda kişiye kalan derslerdir. İstesek de istemesek de her insan kendi yaşamında sayısız yanlış denemeler yaparak acılar yaşayarak yaşamın birçok yönünü öğrenecektir. Tabii bunun için de uykusuz geçen geceler, endişeler, korkular, yıpranmalar bu süreçte yaşanan olgulardır.
İnsan gençken ve tecrübesizken kendini dünyanın en kudretli ve bilge insanı sanarken yaş ve deneyimlerle birlikte kılı kırk yaran, kolay karar veremeyen, iddialı olmaktan uzak, ayakları yere basan, daha gerçekçi, ve bir o kadar da kendinden emin olmayan ama daha bilge, daha erdemli ve daha sevecen -emek vermiş olanlar- bir kişiliğe ulaşabiliyor. Yüzüne nur gelmiş insanlar daha mutlu ve bir o kadar da daha üretken olabiliyorlar.
Sadece mutlu olmakla kalmıyor bu insanlar; kanıksanan adıyla duygusal zekaları da (DZ) gelişmiş oluyor. Ayakları yere basan, kamil, güngörmüş ve doymuş olabilmek acı, kaygı, endişe, yaşam mücadelesinin sonucunda ulaşılabiliyor bu duruma. Başkalarını anlayabilen, çok geniş açıdan düşünebilen, kendisine istediği veya istemediğini başkası için de isteyen ve istemeyen bir kamil insana dönüşebiliyorlar…
Hayatın kestirme yolu yok kısaca, uzun ve zorlu yolu seçmek önceleri bir kayıp görünse de uzun dönemde insan için en değerli bir yaşam deneyimi olabiliyor aslında…