2025, dünya genelinde yeni umutlarla karşılansa da Türkiye’de alt gelir grubundaki emekçiler ve emekliler için umutsuzlukla başladı.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarıyla yapılan maaş ve aylık zamları, dar gelirlinin hayatında hiçbir şeyi değiştirmedi.

Prof. Dr. İsmail Aka Kütüphanesi'nde 2024 dolu dolu geçti Prof. Dr. İsmail Aka Kütüphanesi'nde 2024 dolu dolu geçti

En düşük emekli aylığına yapılan 1969 TL’lik zam, ekonomik darboğazdaki milyonlarca insan için hayal kırıklığından başka bir anlam ifade etmedi.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarını ve maaş zamlarını protesto etmek için sokaklara dökülen emeklilerin sesleri duyulmuyor.

Peki, bir emekli aldığı aylıkla nasıl yaşıyor? Bu soruya yanıt bulmak için Tüm Emeklilerin Sendikası’na yakın zamanda üye olan Ali Kiraz ile görüştük.

Kiraz’la, Tüm Emeklilerin Sendikası Kadıköy Şubesi’nde çay eşliğinde bir emekli olarak hayatını nasıl idame ettirdiğini konuştuk.

Bugünün BirGün'ü

Kiraz, 18 yaşından itibaren farklı işkollarında çalışmış ve hayatını mücadeleyle geçirmiş bir emekli. Şu anda İstanbul Kadıköy’de eşi, kızı ve iki torunuyla yaşayan Kiraz, 12 bin 500 TL’nin yalnızca kirasını ödemeye yettiğini, bu yüzden yazın memleketi Yozgat’a giderek çalışmak zorunda kaldığını anlatıyor.

YAPTIKLARI ZAMMI BAŞLARINA ÇALSINLAR

İstanbul gibi bir megakentte asgari aylıkla geçinmek mümkün değilken Kiraz da 12 bin 500 TL aylıkla geçinemediğini anlatıyor: “Geçinemiyoruz. Nerede yaşarsanız yaşayın bu parayla barınamazsınız, açlıktan ölürsünüz. Bizi 60 yaşından sonra çalışmaya mecbur bıraktılar. Yazları Yozgat’a gidiyorum ve bu yaşımdan sonra ek iş olarak tarımla uğraşmaya başladım. Ek bir gelirim olmasa 5 kişilik bir aileyi bırakın, kendime bakacak durumum olmazdı. Yaptıkları bin küsur liralık zammı da alsınlar başlarına çalsınlar. Emeklilerle resmen dalga geçiyorlar. Akıl sağlığı yerinde olmayan bir kişi bile bu zamma sanırım güler geçer. Şubat ayında alacağımız 14 bin 469 TL de yalnızca bir sadaka.”

PAZARDA ALDIĞIMIZDAN UTANIYORUZ

Yazları memleketine gidip, nohut, buğday üretimi yapan Kiraz, artık tarımın da bittiğini söylüyor. Ek gelir getirmesi için yaptığı işin bu ekonomide bir fayda etmediğini ve hâlâ yoksullukla mücadele ettiğini şöyle anlatıyor: “Kışın, yazın kazandığım parayı harcıyoruz. Ancak artık tarım da kazandırmıyor, hükümetimiz sağ olsun. Kiramıza 10 bin lira veriyoruz, bu emekli maaşımızın neredeyse tamamı. Pazara çıkacağımız zaman akşamı bekliyoruz. Kötü ve ucuz ürünler alıyoruz. Alırken utanıyoruz. Alabildiğimiz şeyler de çok sınırlı. Her şeyden yarım kilo alarak eve gidiyoruz. Bir maydanoz olmuş 20 lira. Çeşitli bir mevsim salatası yapmak istesek, en az 200 lira ve o malzemelerle 5 kişilik aile sadece 2 gün salata yiyebilir. Düzgün beslenelim diye bir şey zaten artık düşünmüyoruz. Et, balık olmuş bir hayal. Üzerimize kıyafet dahi alamıyoruz. Torunlarıma para veriyorum yalnızca. Onlara ayda yılda bir kıyafet alıyoruz. Küçükler, babaları yok. Eksik bir şeyleri olsun istemiyorum. Onlar için hayat daha da zor. Küçükler ve bir çikolata olmuş 30 lira. Yoklukla büyütmek zoruma gidiyor, gururuma dokunuyor. Ben nereye yetişeceğimi artık bilmez haldeyim.”

Sohbetimizin devamını Kiraz’ın zaman zaman arkadaşlarıyla oturup oyun oynadığı bir kıraathanede devam ettik. Kıraathaneye giderken muhtemelen cebindeki çok az olan parayla seyyar tablacıdan iki sandviç alarak kıraathaneye oturduk. Sandviçlerimizi yerken aslında iyi bir lokantada bizi ağırlamak istediğini ancak bir lokantada oturmanın onun için diğer günler aç kalmak olduğunu söyledi üzülerek.

45 YILLIK EMEĞİN KARŞILIĞI BU OLMAMALI

45 yılını çalışarak geçirmiş, geçtiğimiz yıllarda İstanbul Heybeliada’da belediye işçiliği yaparak onlarca ağaç ekmiş Kiraz. Şimdi ise ülkeye bu kadar emek vermenin karşılığı 12 bin lira mıdır, diye sorguluyor. Bir yandan sandviçini yerken diğer yandan 45 yıllık çalışma hayatını şu şekilde anlatıyor Kiraz: “Hayatım mücadeleyle geçti. Şanslı bir ailenin çocuğu değildim ancak önceden her işi yapabilir evime ekmek götürebilirdim. Her işi yapardım. Şimdi emekli olarak İstanbul’da bir iş arasak, bulamayız. Kim 63 yaşındaki bir insana iş verir? Yaşlılık çok zor hele bir adamın ağzındaysa o yaşlı insanın hayatı, durum çok vahim. Önceden birilerinden borç alırdım rahatlıkla, şimdi ise gururuma yediremiyorum. Bu yüzden mücadeleme devam ediyorum, etmek zorunda bırakıldım. Eskiden çay, simit hesabı yapılırdı ya maaşlarla. Şimdi kendi aldığım maaşla yapıyorum. 5 kişilik bir ailenin aylık 3 öğün simit çay masrafı 22 bin 500 TL. Biz emekliler aldığımız maaşla nasıl beslenebiliriz, ilaçlarımızı nasıl alabiliriz, nasıl geçinebiliriz? Ben şanslıyım diyorum kendime, ek gelir sağlayabiliyorum. Ya sağlayamayanlar? Sahile iniyorum arada, arkadaşlarım cebinde 10 lirayla geziyor 10! 10 lirayla bir simit alamıyorlar. Tek güzel şey ulaşımın bizlere ücretsiz olması ama neye yarar. Emekliler otobüse binip sahile geliyor hava almak için fakat ne bir çay içebiliyorlar ne de bir simit alıp karınlarını doyurabiliyorlar. Yıllarca çalıştık, bu ülkeye emeğimizi verdik. Emeklerimizin karşılığı bu mu? 12-14 bin lira mı?”

BİRLİKTE SES ÇIKARMAK ZORUNDAYIZ

Son olarak Kiraz’a gelecekten umudu olup olmadığını sorduk. Bazı günler düşünmekten uyuyamadığını hatta ‘kafayı yiyecekmiş gibi’ hissettiğini söyledi. “Bu ek gelirim olmasa ne yapardım?” diyerek kendi kendine dillendirdiği soruyu biz de yönelttik.

“Ek gelirim olmasaydı sanırım yaşayamazdım. Çalışamayacak duruma gelince hayatım ne olur diye düşünüyorum. Paran olmadığında bir şey düşünemezsin. Herhangi bir konuda söz hakkın olmaz. Paran olmadığında özgürlük diye bir şey olmaz. Aç insanın özgürlüğü olmaz. Bu hükümet bizim özgürlüğümüzü, fikirlerimizi, her şeyimizi çaldı. Benim sendikaya üye olmam da bundan dolayı. Evet, param yok ama konuşma özgürlüğüm olsun. Sesimi çıkarabileyim. Evde oturup karalar bağlamak bir işe yaramıyor. Ancak bir toplulukla sokağa çıkmak ve haksızlığı haykırmak biraz da olsa bir umut yeşertiyor içimizde. Ben 63 yaşındayım, belki 10 yıl kadar bu şartlar altında yaşayacağım bu yüzden benim pek umudum kalmadı. 22 yıldır görüyoruz ki bir şey değişmiyor. Üzüldüğüm nokta gençlerimiz. Günden güne her şey kötüleşiyor. Bu iktidar gitmezse daha da kötüleşecek. Benim tek umudum gençler. Fakat gençler de umutsuzluğa kapılmış gidiyor. İstiyorum ki artık biz değil gençlerimiz bize yol göstersin. Umudumuz olsunlar, mücadele etsinler, susmasınlar. Biz mücadelemizi onların öncülüğünde verelim. Dediğim gibi emekliler zaten iyi kötü hayatlarını yaşamış insanlar. Gençlerimizin daha önünde çok yol var ve aza tamah etmesinler. Karınları doyunca şükür edip kenara çekilmesinler, şükür edenler yüzünden bu haldeyiz biz. Biz emekliler artık gençlerin önünde değil arkasında olalım. Bu şekilde benim umudum yeşerir tekrardan. Yalnızca benim değil ülkemizin umudu yeşerir.”

KAYNAK: BİRGÜN

Editör: Alpaslan CAN