Haber : OKTAY YILDIRIM - Kamera: MEHMET ÇALPAR

(BURSA) - Üreticilerin Bursa-İzmir Karayolu'nda dört saat süren ve "hükümet istifa" sloganının yankılandığı çiftçi eylemin ardından CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, bir çok ürünü tarlada kalan çiftçi ile biraraya geldi. Çİftçi’nin dertlerini dinleyen Sarıbal hükümetin tarım politikalarını eleştirdi. 

Üreticilerin Bursa-İzmir Karayolu'nda dört saat süren ve "hükümet istifa" sloganının yankılandığı çiftçi eylemin ardından CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, bir çok ürünü tarlada kalan çiftçi ile biraraya geldi. Bursa Karacabey Ortasaray Köyü'nde çİftçi ile bir araya gelen Sarıbal Anka Haber Ajansı'na açıklama yaptı. Hükümetin tarım politakalarını eleştiren Sarıbal şunları söyledi:

“Mehmet Şimşek’in tercihi çiftçi bedel ödesin”

"Tarihsel olarak büyük bir çöküş yaşıyoruz. Buğdayla başlamıştı herşey, ardından Bezelye bu bölge için önemliydi çiftçi için büyük bir hayal kırıklığı oldu maliyetlerini bile alamadılar ve zararla kapattılar. Hemen arkasından soğan ülkenin diğer bölgelerinde patates ve bundan 20- 25 gün önce karpuz üreticimiz ki çok geniş çaplı karpuz üretimimiz var bu bölgede. Karacabey, Kemalpaşa ve Bursa'nın ilçeleri olarak ciddi sorunlar yaşadılar. Dün Yenişehir'de yeşil biberde bugün burada salçalık biber, salçalık domatesle. Hani aslında fotoğraf çok belli. Ama çiftçiyi eyleme taşıyan temel gerekçeleri de paylaşmak lazım. Enflasyonist bir yapıyı gidermek için gıdadan enflasyonunu düşürmek için birileri bedel ödemesi gerekiyordu. Vallahi Mehmet Şimşek'in tercihi çiftçi bedel ödesin maalesef böyle. Çünkü bakın 2022 yılında 300 bin ton üzerinde ihracat yapmışız salçalık. Türkiye'nin toplam salça üretimi 500 - 550 bin ton. 300 bin ton siz eğer ihracat yapmışsanız geriye 200 bin ton iç pazarda gitmiş demektir. 2023’te 127 bin tonda kalmışsınız. Yani 2022’ye göre tam iki kat daha az yani üçte bir gibi. 

“Kim girdi pazar Mısır  girdi Çin girdi”

Sanayici diyor ki, ben pazarımı kaybettim. Bu niye oldu? Ihracat yasaklandı. Aradan aylar geçti, bu defa kotalığı yani kısmi kaldırdılar. Ama bir şey vardı, biz pazarımızı kaybettik. Kim girdi pazara? Mısır girdi. Kim girdi pazara? Çin girdi. Şu anda Çin Irak'ta 40 milyon kutu salça sattığımız Irak'ta 26 liraya kilosunu salça satıyor. Bugün tüccar diyor ki benim diyor elimde bir yıl daha beni idare edebilecek salça var. Dolayısıyla ben salça almak zorunda değilim. Taahhüt yaptım Taahütü alacağım. Bunu alabilirsem bunu da değişik yöntemlerle minimize etmeye çalışıyor. Kısaca temel sorun iktidarın uyguladığı dış ticaret yönteminde iktidarın uyguladığı tarım politikalarında ve iktidarın uyguladığı destek ve teşvik yönteminde. Şimdi yılbaşından bu tarafta TÜİK’in verileri var dış ticaret verileri var. İktidar sanayicinin elinde salça kaldığını bilmiyor mu? Benden iyi biliyor. Çünkü ben onun verilerinden alıyorum. Iktidar 2023’ün Aralık ayının sonu,  2024 yılı Ocak ayı başında Marmara Bölgesi dahil olmak üzere Manisa, İzmir, Konya, Karacabey, Kemalpaşa her yerde hangi çiftçinin ne kadar domates ekeceğini biliyor mu? Biliyor. ÇKS beyanında bulundular. Ne kadar karpuz ekeceğini biliyor mu? Biliyor. ÇKS beyanında bulundular. Yani saklı, gizli çiftçinin keyfiyle ektiği kimsenin bilmediği hiçbir şey yok. Ama buna karşı hiçbir tedbir almayıp tam tersi ihracatı kotalara bağlayan olabildiğince ihracatı kısıtlayan iç piyasayı şişirip pazarlardan fiyatı indirip enflasyonu aşağı çekeceğim diye çiftçiyi batıran bir politika izlediler ve devam ediyorlar. Bugün Temel yaşadığımız ana kriz bu. 

“Bir kamyon, salçalık domates satacak ki traktörünün bir deposunun mazotunu doldursun ”

Kemalpaşa çiftçisi karpuzda büyük bir darbe yiyince çok büyük. Domatesteki bu ağır tabloda ortaya çıkınca ki arkadaşlarımız söylemiştir ama bir kez daha ben söyleyeyim. Nereden bakarsanız bakın en ucuz domates maliyeti dekar başına 30 bin TL. Eğer kiralıksa bu 35 bin, 36 bin liraya kadar bin metrekare domatesin maliyeti. Bugün nereden bakarsanız bakın üç liradan bile bir buçuk liradan sattığı zaman bu yarı yarıya bir zarar var. Yarı yarıya. 15 bin lira zarar eden bir çiftçi on dönümde 150 lira, 100 dönümde bir buçuk milyon lira. Yüz dönümde bir buçuk milyon lira zarar eden bir çiftçinin ayakta kalma şansı yok. Traktörünü satsada kurtaramaz. Geriye bir tek şey kalıyor. Tarlasını satmak. Bakın şu anda çay içiyoruz değil mi? Bu çiftçi beş kilo salçalık domates satacak ki bir çay içe bilsin. Ya da tam tersi. Bir kamyon, salçalık domates satacak ki traktörünün bir deposunun mazotunu doldursun. Ya nasıl bir duygu bu? Nasıl bir anlayış bunu? Mehmet Şimşek görmüyor mu bunu saraydan? Gerçekten görmüyor mu? Cumhurbaşkanı görmüyor mu? Görüyor farkında. O dört uçakla NATO toplantısına gidebiliyor. Ama bu halka yazık. Bu insanlara yazık. O yüzden uzunca bir süredir halk isyandaydı. Feryat ediyordu. Dün de ziraat odaları öncülüğünde tamamen kendi hiçbir politik hiçbir siyasi katkı konmadan hiç kimsenin müdahalesi olmadan ziraat odaları çiftçinin bizatihi kendi örgütü, onların başkanları ve çiftçi birlikte çok doğal bir eylem yaptılar. 

“Her zaman olduğu gibi iktidar kolaycılığa kaçtı”

Önce TİGEM'in önünde yol boyunda, Susurluk, Balıkesir, Karacabey, Bursa İstanbul yolu üzerinde bir eylem hazırlığı yaptılar. Ama ilgililer, yetkililer, kaymakamlık, emniyet orası olmaz dediler. Pancar toplama yeri olan kantara müsaade ettiler. Kantar'da buluşuldu ama çiftçi o kadar akın akın geldi ki çok canı acımış. Geldiler ve yolu karşılıklı olarak iki taraflı olarak trafiğe dört saat kapattılar. Çok meşru çok demoktartik bir eylem yaptılar. Ama her zaman olduğu gibi iktidar kolaycılığa kaçtı. Bunun altında siyaset aradı. Bunun altında provokasyon aradı. Bunun altında militalizm aradı ama hiçbiri yoktu. Tek şey vardı. Çiftçi karpuzundan zarar ediyordu. Domatesinden zarar ediyordu. Önünü göremiyordu. Çocuğun ekmeği nafakası oradaydı ve geleceği karanlıktı. Canı çok acımıştı ve çıktı orada ilk kez ama uzunca zamandan sonra ziraat odaları Türkiye'de sahici. gerçekçi kendi kitlesinin sorunlarını ortaya koyan bir eylem yaptı. Ve ilk kez uzunca bir zamandan sonra bir çiftçi grubu açık bir şekilde iktidara hükümet istifa dedi. 

Süt üreticilerinin TBMM'de sesi oldu... Milletvekili Ün'den süt üreticilerine destek çağrısı Süt üreticilerinin TBMM'de sesi oldu... Milletvekili Ün'den süt üreticilerine destek çağrısı

“Mehmet Şimşek önce tabuta koyuyor sonra tabuta çivi çakıyor”

Çünkü şunun farkındaydılar. Domates te yaşanan zararın sorumlusu,karpuzda yaşanan zararın sorumlusu,  biberde yaşanan zararın sorumlusu iktidarın tekrar söylüyorum dış ticaret politikalarının yanlışlığı. Mehmet Şimşek'in enflasyonu düşüreceğim diye gıda enflasyonu düşüreceğim diye çiftçiyi cezalandırması önce tabuta koyup sonra tabuta şu anda çivi çakıyor sürekli  tabut açılmasın diye. Üçüncüsü de destekleme ve yönlendirme politikaları. Bunlardan kaynaklanan temel sorun bu. Bakın bir dönüme iki bin, üç bin çim gidiyor. Ve gübresi, mazotu, sulaması daha çiftçinin geride bekleyen Ziraat Bankası borcu var özel banka borçları va ilaç borcu var fide borcu var, gübre borcu var, sulama borcu var elektrik borcu var. Böyle bir halka bütün koşullara rağmen üreten bir insan grubuna, bir kitleye, bu zulüm yaşatılır mı. Tüm bunları çok bilinçli bir şekilde yaptılar. Çok bilerek, çok isteyerek bir tercihte bulundu iktidar. 

“Sen kalkıyorsun bu çiftçiyi dünyanın küresel sermayesi ile rekabet ettiyorsun”

Sıkıştığında ben her şeyi ithal ederim diye çıktı ortaya. Dünyada gıda fiyatları düştü çok düştü. Özellikle ham madde fiyatları düş. Ama benim çiftçimin bütün girdileri arttı. Bir Hazine ve Maliye Bakanı neye göre fiyatlandırma yapar? Neye göre? Bu çiftçinin domatesinin maliyetini nasıl hesaplaması lazım? Harcadığı mazota göre değil mi? Diktiği fidanın miktarına göre değil mi? Kullandığı ilaca göre değil mi? Oradaki harcanacak işçiliğe göre değil mi? Neye göre? Sen kalkıyorsun bu çiftçiyi dünyanın küresel sermayesi ile rekabet ettiriyorsun. Zaten bu bir mucize çiftçi. Gerçekten bizim çiftçimiz mucize. Çünkü şöyle bir politika uyguladılar. Dediler ki biz kırda insan istemiyoruz. Köylü de istemiyoruz. Bize dert, biz ithal ederiz. O zaman ne yapalım dediler. Göçe zorladılar. Nasıl göçe zorladılar? Önce çiftçinin malı para etmediği için köyler boşaldı. Daha sonra dediler ki olmaz. Kapitalizme bu yetmez. Mülksüzleştirip teslim olmamız lazım. Bunun için mülksüzleştirme modeli geliştirirler. Ne demek bu? Mülkiyetlerin el değiştirmesi tarlaların el değiştirmesi. Bunu nasıl yaptılar? Bir, önce çiftçinin ürünü para etmediği için çiftçi evini barkını, köyünü terk etti kente sıkıştı. Ikincisi de aşırı borçlanma nedeniyle çiftçi artık kazanımından, gelirinden borcunu ödeyemediği için arazisini, pılını, pırtını sattı ve kente geldi. Bu kapitalizmin bizim gibi az gelişmiş ülkelerde kendine sadık olan iktidarla beraber kartelleşip çok o şirketlerle çiftçiyi yok etme politikasıdır. Mülkün değiştirme politikasıdır. 

“Bu ülkenin vatandaşları devletin ta kendisidir”

Bu da yetmedi başka bir şey daha yaptılar. Siz üretmeyin biz size ithal yedireceğiz kardeşim. Bugün tütün üretimini belirleyen kim? Cumhuriyet tarihinde reji vardı değil mi? İtalyan ve İngiliz yabancı şirketler Türkiye’de ne kadar tütün ekileceğini, nasıl ekileceğini, hangi çeşit ekileceğini onlar karar veriyorlardı. Biz buna reji diyorduk. Mustafa Kemal Atatürk ktidar oldu, 1925’ler de tekrar rejiyi devreden çıkardı kurtulduk. Bugün yine reji dönemini yaşıyoruz. Türkiye'de tütünün ne kadar ekileceğine çok üzgünüm ama yabancı şirketler karar veriyor. Kim karar veriyor? Philip Morris karar veriyor. Kim karar veriyor? Amerikan British Tabako karar veriyor. Bunlar şu anda bu ülkenin neresinde ne kadar tütün yetiştirileceğini bunlar karar veriyor. 2023 yılında 127 bin ton tütün ithal etmişiz. Buna karşılık 70 bin ton tütün üretmişiz. Yani iki milyon tütün üreticisi bugün inmiş 50 bin kişiye. Bu kadar net, bu kadar açık. Şimdi aynı şekilde bu domateste de böyle, buğdayda da böyle. Domateste bugün domates üretimine kim karar veriyor? Salça sanayicilere karar veriyor. Kim bu salça sanayicileri? Kimin elinde bu salça sanayicileri? Peki bu hükümet lafa gelince devlet, lafa gelince polis, lafa gelince jandarma, lafa gelince böyle büyüğüm. Nerede büyüksün sen? Bu çiftçi devletin bizatihi ta kendisidir. Bu topraklar devletin bizatihi ta kendisidir. Bu ülkenin vatandaşları devletin ta kendisidir. Vatandaşların oy alıp ondan sonra vatandaşı görmemek devlet falan değildir. Olsa olsa bireysel ve keyfi bir yönetimdir.

“Bir başka sektör yoktur ki, bir yılda çiftçinin ya da sektörün borcu yüzde yüz artsın” 

Domateste de bunu yaptılar. Bilerek ve isteyerek bunu yaptılar açık bir şekilde. Onlar bilmiyor mu çiftçinin borcunu. Bakın geçen sene bu zamanlar çiftçinin borcu 300 milyar TL şu anda 700 yüz milyar. Bir başka sektör yoktur ki, bir yılda çiftçinin ya da sektörün borcu yüzde yüz artsın. Ziraat Bankası Genel Müdürü diyor ya ben diyor borcumun yüzde 90’ından fazlasını tahsil ediyorum diyor doğru haklı ama o borcu nasıl tahsil ediyor onu sormuyor çiftçiye. Dönüp demiyor ki sen bu borcu bana nasıl ödedin kardeşim? Domatesten mi kazandın? Karpuzdan mı kazandın? Şeker pancarından mı kazandın? Buğdaydan mı kazandın? Neden kazandın? Nasıl ödedin bunu bana? Sormuyor. Niye sormuyor biliyor musun? Çünkü biliyor. borcu geldiği gün, örneğin borcumun günü geldi. Gidiyorum sevgili muhtarımdan. Bana bir yüz bin lira verir misin diyorum. Muhtar kara kara düşünüyor eskisi gibi değil. Kimse kimseye para vermiyor. On beş günlüğüne muhtardan o parayı alıyorum. Bankaya ödüyorum. On beş gün sonra bankaya gidiyorum. Yüz bin lira olarak ödediğimi 130 bin lira olarak geri alıyorum. Getirip muhtarımın parasını veriyorum. 30 bin lirayı da kendime sermaye yapıyorum. 2002 yılında 2.4 milyar olan borç o zaman iki milyon 750 bin kayıtlı çiftçi var. Bugün iki milyon çiftçi var borç 700 milyar lira. Tam 250 kattan fazla borç artmış. Peki iktidarın destekleme politikasına baktığınızda  2004’ten bugüne kadar 22 kat artmış.  

“Biz burada otururken tarladaki domates çürümeye başladı”

Dün oraya gelip Vali söz verdi değil mi? Biraz onun sözü belki konuşacağız Domates için söz verdi. Her iki kaymakam da geldi. Karacabey, Kemalpaşa, onların yüzüne söylediğim için burada rahatlıkla söyleyebiliyorum. Ben dedim sizi 15  Eylül'de Ziraat Bankası önüne de bekliyorum. İlaç Bayi'nin önünde de bekliyorum. Fide bayinin önüne de bekliyorum. Gübre bayinin önüne de bekliyorum. O zaman sizin aynı çabayı göstermenizi bekliyorum. Eğer o günde bugün bu eylemi bitirmek için gösterdiğiniz çabayı. O gün o borçları ödemede göstermezseniz siz başkasınız. Bunu yüzlerine söyledim. Geriye bir tek şey kalıyor. İktidarın bu meseleye nasıl baktığınla ilgili. Kaymakam vali geldi dedi ki  30 bin ton Tarım Kredi Kooperatifleri salça alacak. Üç buçuk liradan. Peki Karacabey, Kemalpaşa'da üretilen salçalık domates miktarı ne kadar? Bir milyon ton. Bir milyon tona karşılık 30 bin ton sözüyle eylemi bitirmeye dair bir tutum sergiledi. Plan bu. Peki soruyorum. Bu 30 bin ton domatesi Sayın Vali kim alıyor? Hangi fabrika işleyecek? Ne zaman alacak. Bakın biz burada aha bu çınarın gölgesinde otururken tarlada domates çürüyor. Bir haftadır başladı bu.

Kaynak: anka