BAŞIMIZA TAŞ YAĞACAK!..
           
“Sistem dengeyi kuramazsa ya 
yıkılır ya da üst sistem, 
denge için müdahale eder”
K. YURDAKUL 
 
            Belki de yüzyıllardır söylenen bir sözdür; her hangi durumda kaos arttığında ya da bir grup insan, insani olmayan veya kabul görmeyen davranışlar sergilediğinde söylenen…
 
            Başımıza taş yağacak!..
 
            Ve tarihte hep de öyle olmuştur. İnsanlar, kendilerini, değerlerini, bir birlerini, içinde yaşadıkları doğayı kaale almadan, sömürerek yaşadıklarında, hep taş yağmıştır başlarına. Bu kimi zaman destansı anlatılmış, belki yaşanmış… Kimi zaman da somut bir biçimde bir salgın, bir afet, v.b ile hayata gelmiştir.
 
            Tabii ki taşın yağma sebebi başkaları, ya da Tanrı değildir aslında. Tanrı taş yağdırmaz. İnsanların kendileridir taşın yağmasına sebep olan.
 
Bir dostum, bir spor takımı ile çalışırken, futbolcuların sahaya çıkarken; “Allah utandırmasın!” dediğini; kendisinin de “Allah kimseyi utandırmaz. İnsan kendisini utandıracak iş ya da işler yapar; veya yapmaz” dediğini anlatmıştı.
 
            Evet! Tanrı utandırmaz, ya da taş yağdırmaz! İnsanlardır, kendi başlarına iş açan. Toplumdaki bireyler; dolayısıyla toplumlar yozlaştıkça, yanlış davranışları, kaosu, haksızlığı, hukuksuzluğu alışkanlık haline getirirlerse yağar başlarına taş…
 
            İşte kocaman bir örnek önümüzde… Deprem gerçeği… 
 
            Türkiye, bir deprem ülkesi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, çeşitli zamanlarda deprepler oluyor ve olacak. Peki bu gerçek karşısında; bu gerçeğin içinde yaşayanlar ne yapıyor? Ya da ne yapmıyor?
 
            Ne halk, ne devlet gerektiği anlamda kolunu kıpırdatmıyor.
 
Devlet, inşaat kontrollerini doğru düzgün yapmıyor.
 
Devlet, Dünya Bankası’nda verilebilecek parayı alacak projeyi ortaya koymuyor ya da ortaya konanı desteklemiyor.
 
Devlet, bu konudaki eğitimi desteklemiyor.
 
Devlet bu konudaki ekiplerin oluşumunu desteklemiyor.
 
Afet kurtarma, planlama, koordinasyon, kriz yönetimi, bilgi üretme ve eğitimler konusunda Türkiye’nin en gelişmiş kurumu AKA – Arama Kurtarma Araştırma adında bir dernek var. Tamamen gönüllü insanlardan oluşan; “bu ülkedeki problemin bir ucundan da biz tutalım” diyenlerden oluşan bir dernek.
 
Bu dernek, dünyada yapılmamış çalışmaları, tatbikatları gerçekleştiren, afetlerde bölgeye giderek kurtarma yapan, halka ücretsiz eğitimler veren bir dernek.
 
Devlet bu kuruma destek oluyor mu?
 
Bırakın desteği, köstek olmak için elinden geleni yapıyor.
 
Derneği yerinden ediyor. Derneğin projelerinden yaralanmıyor ve desteklemiyor.
 
Ve devletin bir yetkilisi şöyle diyor: “Devlet var; size ne gerek var ki?”
 
Ben de soruyorum: Afet konusunda devlet nerede var? Bana bir göstersene!
 
Bu durumda bazen şöyle düşünüyorum: Acaba devlet “Ben İstanbul’u yönetemiyorum; ne göçü, ne trafiği, ne kirliliği, ne çarpık yapılaşmayı… Bırakayım yıkılsın da yenisini yapayım” diye mi düşünüyor.
 
Hadi devlet böyle. Peki halk?.. Halk ne yapıyor? Her afetten sonra TV karşısında ağlaşmak, eğer biraz aktifse konuyla ilgili bir derneğe katılmaya karar vermek (ama sadece karar vermek) dışında…
 
AKA’nın çeşitli düzeyde eğitimleri var. Bu eğitimlerden ilk düzeyi, tüm halkın alması öngörülen, Temel Afet Bilinci Eğitimi. Bu
eğitimde insanlara afet öncesi evlerinde yapmaları gerekenler ve afet sırasındaki doğru davranış biçimleri, 2 saatte anlatılıyor. Bu eğitimi almak demek, afetteki olası ölümleri %65 azaltmak demek. Ve bu eğitim ücretsiz veriliyor. Gelin görün ki katılan sayısının çok çok az olmasının yanında, bu eğitimin tanıtımı sırasında şöyle cümleler duyuluyor sevgili halkımdan: “Bak yine bize depremi hatırlatıyorlar!”
 
            Ah be canım! Hatırla tabii. Hep hatırla. Ki hazırlan. Hazırlan ki başına taş yağmasın. Hazırlan ki; yeterli kurtarıcı olmadığı için o taşların altında kalmayasın.
            Söylüyorum ve soruyorum:
 
 1.      Almadan vermek Tanrı’nındır.
 2.      Sorumluluğunu al ki kar edesin.
 3.      Senin yerine kimin sorumluluk almasını bekliyorsun?
 4.      Senin kafana yağacak taşı kimin tutmasını bekliyorsun?
 5.      Devletten bekliyorsan, onu yönlendirecek ne yapıyorsun?
 
Ve hatırlatıyorum ki:
 
 1.      HERKESİN YAPABİLECEĞİ BİR ŞEY VARDIR!
 2.      İŞTE O ZAMAN “SESİNİ DUYAN BİRİ VAR!” OLUR.
 
 Ama tabii ki toplumumuz tekrar değerlerine sahip çıkmaya ve buna göre davranmaya başlayınca;
 
Bingöl’de, deprem sonrası kurtarma ve yardım için gittiğimizde bir devlet görevlisini, tamamen gönüllü olduğumuza sabaha kadar inandıramadık.
 
“Yahu kardeşim, biriniz doktor, biriniz mühendis, biriniz mimar, biriniz psikolog. Diğerlerinizin de her halde İstanbul’da işiniz gücünüz vardır. Taa İstanbul’dan buraya, hiç çıkarınız olmadan niye gelesiniz ki” dedi. 
 
            Yaaa!