2024 yılı tamamlanırken TÜİK’in açıkladığı veriler, yoksulluk sınırının altındaki nüfusun arttığını, gelir eşitsizliğinin daha da belirginleştiğini ortaya koydu. 2023 gelir bilgileri referans alınarak yapılan araştırmada özellikle yüksek enflasyon ve düşen alım gücünün, geniş halk kesimlerinin yaşam koşullarını nasıl zorlaştırdığını gözler önüne serdi. Yaşanan ekonomik krizle başa çıkılamazken, toplumun en kırılgan kesimleri giderek daha fazla yoksulluğa itiliyor.

Mobilya yenilemek, teknoloji tüketim mallarına ulaşmak eskisinden çok daha zor hale geliyor. Sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi olan konutlar onarılamıyor. İzolasyon sorunu nedeniyle evler ısınamıyor. Paylaşımlı evlerde yaşayanlarda yoksulluk yaygınlaşıyor.

TÜİK’in yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerine göre 2024 yılında yoksulluk oranı önceki yıla göre 0,1 puan artarak yüzde 13,6 oldu. Ortalama gelirin yüzde 60’ı yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde yoksulluk oranı yüzde 21,2’ye yükseliyor. Bu oran 17 milyon 821 bin kişiye denk geliyor.

Perspektif: Dünya Yoksullukla Mücadele Günü'nün 25. Yılında Türkiye'nin  Yoksulluk Karnesi, Eğitim ve Sosyal Politikalar Nergis Dama | SETA

Veriler toplumun geniş kesimlerini yoksulluk girdabına sürükleyen mevcut politikaların, sonucunu net bir şekilde ortaya koydu. Çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarında yoksulluk yüzde 10,8’e yükseldi. Önceki yıla göre 3,1 puanlık bu yükseliş artan ekonomik yükün bu grupları daha da kırılgan hale getirdiğini ortaya koydu.

2014 yılında yüzde 61,1 seviyesinde olan ve her yıl daha da gerileyen konut sahipliği oranı 56,1’e indi. Kirada oturanların oranı ise yüzde 28 olarak hesaplandı.Nüfusun yüzde 31,3'ü sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri problemler yaşarken yüzde 30,2'si konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşadığını belirtti. Son yılda ve önceki üç yıldan en az ikisinde yoksulluk riski altında olanları kapsayan sürekli yoksulluk oranında da çarpıcı bir artış yaşandı. Geçen yıl yüzde 13’e gerileyen bu oran bu yıl yüzde 0,7 yükselişle 13,7 oldu. Fertlerin yüzde 29,3'ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında kaldı. Bu oran 65 ve üstü yaş grubunda yüzde 23,3 olarak tahmin edildi. Bu yaş grubundakilerde yoksulluk veya sosyal dışlanma riski 2021 yılında yüzde 16,3’ti. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olanların en yüksek oran yüzde 38,9 ile 0-17 yaş grubundaki bireylerde gerçekleşti.

∗∗∗

KADINLAR DAHA BÜYÜK RİSK ALTINDA

Kadınların yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olanların oranı yüzde 31,5 ile ortalamanın da üzerinde hesaplandı. Erkeklerde ise bu oran 27,1 ile ortalamanın altında kaldı.

Başkan Eşki’den mesaj: “Ruhsatlı işletmeler güven demektir” Başkan Eşki’den mesaj: “Ruhsatlı işletmeler güven demektir”

∗∗∗

SICAK SUSUZ EVLERDE YAŞIYORLAR

Araştırmaya katılan yurttaşların beyanlarından öne çıkanlar ise şöyle:

• Yüzde 57’si tatil masrafından kıstı

• Yüzde 39,3’ü et, balık, tavuk masrafını karşılayamadı

• Yüzde 15’i ısınma masrafını ödeyemedi

• Yüzde 26,8’i beklenmedik harcamaları karşılayamadı

• Yüzde 59,6’sı eskimiş mobilyalarını yenileyemedi

• Yüzde 3,5’i sıcak su sistemi olmayan evlerde yaşadı

∗∗∗

KAPİTALİZM VE YOKSULLUK - Özgürlük Araştırmaları Derneği

SERKAN ÖNGEL: SINIFSAL SONUÇLARINI ÇOK KÖTÜ YAŞIYORUZ

Bu rakamlar, Türkiye'deki yoksulluk gerçeğini ve yöntemlerin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Yoksulluk kriterleri, hane halklarına ve yaş gruplarına göre farklılık gösterebiliyor. Örneğin, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olanlar, yani göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksulluk, düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olanlar arasında 0-17 yaş grubundaki oran %38.9 olarak tespit edilmiş. Türkiye'de yoksulluk gerçeği sağlık, konut ve çevre sorunları gibi birçok alanda etkisini gösteriyor. Deprem ve pandemi gibi dönemlerde sınıfsal sonuçları çok net olarak gördük. İnsanların yaşam standartlarını yükseltebilecek sosyal politikalara ihtiyaç var. Asgari ücretle çalışanların oranı ve ücretlerin düşük seviyeleri, bu yoksulluğun derinleşmesine neden oluyor.

Sosyal yardıma indirgenmeyen, geniş emekçi kesimlerin anayasal haklarını kullanmalarını sağlayacak bir sistem gerekiyor. Toplumda yaşanan bireyselleşme ve sosyal dayanışma zeminlerinin zayıflaması da yoksullukla mücadeleyi zorlaştırıyor. Bu nedenle, dayanışma zeminlerini güçlendirecek bir yaklaşıma ihtiyaç var.

Serkan ÖNGEL
Sosyal Politika Uzmanı

∗∗∗

HACER FOGGO: KALICI YOKSULLUK DERİNLEŞİYOR

Sürekli yoksulluğun artması kalıcı yoksulluğun derinleşmesi demek, aynı zamanda ülkedeki ekonomik istikrarsızlığının da en önemli göstergesi.  Sürekli yoksulluk yaşayanlar aynı zamanda “çok boyutlu yoksulluk” da yaşarlar. Yani iş, eğitim, barınma, gıdaya, sağlığa erişim gibi temel problemleri de iç içe yaşarlar. Kalıcı yoksulluk oranının artması çocukların da yetişkin olduklarında yoksul olması ve yoksulluğun kuşaklar arası sürmesi ve yoksulluğun çocuklara miras olarak alması demektir. Göreceli yoksulluğun çoğalması da aslında eşitsizliğin bir o kadar derinleştiğinin de bir göstergesi aynı zamanda. Ne oluyor bu evlerde kirasını ödüyor ama gıdaya erişemiyor ya da gıdada kısıtlamaya, mutfak masrafını azaltmaya çalışıyor, çocuğu okulu bırakıp çalışmaya başlıyor. Daha kötü koşullarda başka bir eve taşınmak zorunda kalıyor. Sürekli borçlanıyor. Borçla yaşıyor, dinlenmiyor, tatile gidemiyor.

Ne yapılması gerekiyor? Öncelikle erken çocukluk eğitimi daha çok önemsenmeli. Çocuk işçiliğinin önüne geçerek çocukları eğitime teşvik eden mekanizmaları yaratmak gerekli. En önemlisi sosyal politikalarda insan hakları temelli yaklaşımı benimsemek lazım.

Hacer FOGGO
Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu

Editör: Alpaslan CAN