GENÇAĞA KARAFAZLI 

(TRABZON) - Trabzon’un Hayrat ilçesinde Barma Regülatörü ve HES Santrali Projesi'nin yeniden hayata geçirilmek istenmesine yöre halkı tepki gösterdi. Hayrat Muhtarlar Derneği Başkanı Turan Hacıbektaşoğlu, "Şirketlerin sadece kâr amacı güden bu inatçı tavırlarına karşı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı korumak için her türlü hukuki ve demokratik hakkımızı kullanarak mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Trabzon’un Hayrat ilçesinde 10 yıl önce yapılmak istenen ancak yöre halkının projeye karşı çıkması sonucunda ertelenen Barma Regülatörü ve HES Santrali Projesi'nin yeniden hayata geçirilmek istenmesini Hayrat halkı protesto etti. Belediye önünde toplanan yöre halkı, duruma tepki göstererek bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Başbalan Mahalle Muhtarı Dursun Ali Musaoğlu, Dereyurt Mahalle Muhtarı Mehmet Albayrak, Hayrat Merkez Mahalle Muhtarı Metin Kılıçaslan, Hamzalı Mahallesi Muhtarı Ümmet Topçu, Görgülü Mahallesi Muhtarı Erkan Vural, Kurtuluş mahallesi Muhtarı Sırrı Kasap, Of Folklor Derneği ve Hayrat halkı katıldı.

“Şirketi 10 yıl önce kovduk yeniden karşımıza çıktı”

Hayrat Belediyesi önünde basın açıklamasını okuyan Hayrat Muhtarlar Derneği Başkanı Turan Hacıbektaşoğlu, şunları söyledi

“Bu haklı davamızın kısaca öz geçmişini anlatayım. Bu HES konusu yaklaşık 10 yıl önce kaşımıza çıktı. ÇED raporu aldırmadık daha sonra Taplancik mahallemizde karşımıza çıktı, buna da izin vermedik. Daha sonra Ancumah vadisinde HES projesi için ÇED raporu almak için çalıştılar yine başarısız oldular ve gittiler. Şimdi yine aynı şirket ÇED raporu almadan Çevre Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü'nden gelen yazı ile belediyeden anons ettirerek halkı bilgilendirerek ÇED raporu almadan bu işi bitirmek istiyorlar. Bizler belediye, ziraat odası ve muhtarlar derneği olarak buna izin vermedik vermeyeceğiz. Bu konuda gerekçelerimizi ilgili makamlara bildirdik. Trabzon’un Hayrat ilçesi halkı olarak, uzun yıllardır doğamızı korumak ve gelecek nesillerimize yaşanabilir bir çevre bırakmak için verdiğimiz mücadelede bir kez daha karşı karşıyayız. Barma Regülatörü ve HES Santrali Projesi, tüm itirazlarımıza, bilimsel raporlarla ortaya konulan olumsuz çevresel etkilerine ve halkımızın güçlü direnişine rağmen yeniden hayata geçirilmek isteniyor.

“HES Projesi çay tarımından sebzeciliğe, ağaçlarımızdan su kaynaklarına kadar her alanda büyük zararlar yaratıyor”

Bu projenin bölgemizde yaratacağı tahribatı çok iyi biliyoruz. Doğal yaşam alanlarımız, Baltacı Deresi ve çevresindeki ekosistem, geri dönüşü olmayan zararlarla karşı karşıya kalacak. Bu tür projeler, çay tarımından sebzeciliğe, asırlık meyve ağaçlarımızdan köyümüzün can damarlarını besleyen su kaynaklarına kadar her alanda büyük zararlar yaratıyor. Geçmişte yaşanan acı tecrübeler, bu projelerin sadece doğayı değil, aynı zamanda halkın geçim kaynaklarını da nasıl yok ettiğini gözler önüne sermiştir. Hayrat halkı olarak, daha önce defalarca belirttiğimiz gibi bu inatçı girişimlere karşı durmaya devam edeceğiz. Şirketlerin rant hırsına kurban edilmeyecek bir doğamız var. Her bir vadimiz, her bir deremiz, bu topraklarda yaşayan insanların ortak mirasıdır ve bu mirasın talan edilmesine asla izin vermeyeceğiz.

“Doğamızı ve yaşam alanlarımızı korumak için her türlü hukuki ve demokratik hakkımızı kullanarak mücadelemizi sürdüreceğiz"

Bugün burada, Barma Regülatörü ve HES Santrali Projesi’ne karşı duruşumuzu bir kez daha güçlü bir şekilde ortaya koyuyoruz. Hayrat’ın ve çevre köylerin muhtarlarının, Hayrat Ziraat Odası'nın ve diğer yerel kuruluşların bu projeye karşı verdiği olumsuz görüşlerin yok sayılmasına müsaade etmeyeceğiz. Şirketlerin sadece kâr amacı güden bu inatçı tavırlarına karşı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı korumak için her türlü hukuki ve demokratik hakkımızı kullanarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Doğa sustukça biz de susturulmuş oluruz. Derelerimiz özgür akmalı, çocuklarımızın geleceği karartılmamalıdır. Halkımıza zarar veren bu projeye karşı sesimizi her platformda yükselteceğiz. Bu proje derhal iptal edilmeli ve bir daha gündeme getirilmemelidir. Doğa bizimdir, derelerimiz bizimdir, geleceğimiz bizimdir.”

“İçilebilir suyumuz kalmadı “

TMMOB eski yönetim kurulu üyesi, metalurji yüksek mühendisi Cemalettin Küçük ise şu şekilde konuştu:

“Memlekette bir enerji meselesinden söz ediliyor, sanki vadilerimizde yapılacak olan bu enerji üretme meselesi sistemleri sizin enerji ihtiyacınız gibi gösteriliyor ya da çok enerjiye ihtiyacımız varmış gibi gösteriliyor. Bakın 2024 yılında hükümetin programında şu vardı. Türkiye Avrupa birliğinin enerji koridoru, enerji santrali, enerji terminali olacaktır diye programa yazılmıştı, o bugün olduğu gibi devam ediyor. Bütün bu firmaların neredeyse tamamı yabancı şirketlerin elinde yükseliyor. Nerede ise içilebilir suyumuz kalmadı bu iki türlü ve bir yerde ki kimyasal bir işlem kurulur, birkaç gün önce Giresun doğa kentteydik bakır madeni işletiyorlar, derelere vermişler su içemiyor köylüler. Bu vadiye her hangi bir şekilde girişe izin verilmemelidir, vadilerimize su için tarım için her hangi bir şey için çalışanlara lütfen müsaade etmeyelim."

“Bu coğrafyayı terk eder gideriz”

Balaban merkez mahallesi muhtarı Dursun Ali Musaoğlu, “Bu yapılmak istenen olay gerçekten yöre halkımızı endişeye sevk etmektedir, doğada yapılacak hizmetleri başka alana kaydırıp daha faydalı halk için yapılacak olan çok daha iyi hizmetler vardır. Bu konuda idarecilerimizden istirham ediyoruz halkın suyu ile oynamasınlar, halkımızın ve neslimizin geleceğini tehlikeye atmasınlar, yoksa bu coğrafi bölgeyi terk edip gideriz bu bölgelerde yaşam hayatı sonra erer bu da devletimiz için, milletimiz ve halkımız için iyi sonuçlar meydana getirmez ve halkımızın huzur ve refahı bittiği zaman devletin var oluşu da bir anlam taşımaz" ifadelerini kullandı.

İhsan Hacibektaşoğlu ise, “Derelerimiz kurudu ekosistemi değişmeye başladı bütün doğal yapı ortadan kalktı. Bu derelerimizde annelerimiz babalarımız su içerdi biz yüzmeyi bu derelerde öğrendik, bu derelerin sesi bizlere ninni oldu onlarla uyuduk. Her şeyi buralarda öğrendik dere bir kültürdür su kalmadı suyun olmadığı yerde yaşam yoktur. Şu anda yapılan bir soykırıma bu bir soy kırımdır, doğa soy kırımıdır karşı duracağız sonuna kadar köylüler olarak bundan herkes emin olabilir” dedi

“Gelecek 2030 yılında su savaşları çıkacak”

Mustafa Akhan da “Devletimizin şunu bilmesini çok isterim. Dünyadaki bilim adamlarının 2030 yılından sonra, petrol savaşları veya her hangi bir savaştan bahsetmiyor sadece su savaşlarından bahsediyorlar. Su savaşlarının olacağı yerde mevcut derelerimizin derelerimin heba edilmesi yanlış ve devlet bunu yerine daha değişik yerlerden elde edeceği enerjiye bakması lazım. Buranın suyu gelecek 30 yıl sonra olmayacak. Mevcutu koruyabilmemiz için biz buna sonuna kadar karşıyız" dedi.

 

Kaynak: anka