(ANKARA)- CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 1 Eylül Dünya Barış Günü mesajında, "23 yıllık AKP iktidarının küreselleşme iddialarına karşı Türkiye’yi giderek yalnızlaşan bir ülke konumuna getirdiği ortadadır. Uluslararası ve bölgesel çatışmaların yoğunlaştığı günümüzde iktidarın uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımı Türkiye’nin yalnızlaşmasına, izolasyonuna neden olmaktadır. Bu içe kapanma aynı zamanda barış için istikrarlı bir zemini de yok etmektedir" dedi.
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün 2023 Raporuna göre Türkiye’nin dünya genelinde 148. sırada, Avrupa’da 45 ülke içerisinde sondan ikinci sırada, haklar kategorisinde dünya genelinde 129, Avrupa’da ise 42. sırada olduğunu ifade etti.
Tanrıkulu, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dünya Barış Günü, geçmiş deneyimlerin ışığında bugüne kadar sıcak savaş karşıtlığı üzerinden ele alındı. Günümüzde ise ağır çevre sorunları, ekonomik kriz nedeniyle ‘barış’ kavramı çok daha geniş bir perspektiften ele alınmalıdır. 23 yıllık AKP iktidarının küreselleşme iddialarına karşı Türkiye’yi giderek yalnızlaşan bir ülke konumuna getirdiği ortadadır… Uluslararası ve bölgesel çatışmaların yoğunlaştığı günümüzde iktidarın uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımı Türkiye’nin yalnızlaşmasına, izolasyonuna neden olmaktadır. Bu içe kapanma aynı zamanda barış için istikrarlı bir zemini de yok etmektedir. İçeride ise kısa vadeli, gerçekçi olmayan büyüme hedefleriyle gelir adaletsizliğini derinleştiren ekonomi politikaları Türkiye’yi üreten değil tüketen/sermayeye pazar olan, dışa bağımlı bir ülke haline getirdi.
"Ekonomi politikaları nedeniyle köşeye sıkışan iktidar, şiddeti körükleme yoluna gitti"
Tüm bu politikalar, barışın en büyük tehdidi olan gelir adaletsizliğini kalıcılaştırdı ve derinleştirdi. Ekonomi politikaları nedeniyle köşeye sıkışan iktidar, blokunu bir arada tutabilmek için toplumsal çatışmaları, şiddeti körükleme yoluna gitmektedir. Sadece bu yılın ilk 7 ayında haberleri ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle 34 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, tehdit edildi ya da zor kullanılarak engellendi. Aynı dönemde, trans cinayetleri, yabancılara saldırılar, seçim dönemlerindeki çatışmalar gibi adli olay olarak görülse de siyasi, toplumsal zeminden kaynaklanan olaylarda 15 kişi siviller tarafından öldürüldü.
İktidarın erkek egemen dilinden güç alan cezasızlık politikalarıyla da desteklenen kadına yönelik şiddet olaylarında ise 218 kadın ve 25 çocuk öldürüldü. Bu dönemde, 45 kadın taciz edildi, 91 çocuk istismar edildi, 335 kadına şiddet uygulandı, sekiz kadına tecavüz edildi. Erkekler en az 230 kadını seks işçiliğine zorladı. 177 kadının ölümü ise basına ‘şüpheli’ olarak yansıdı. İktidarın özgürlük anlayışına; Can Atalay’ın, Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın ulusal ve uluslararası yargı kararlarına rağmen cezaevinde tutulması yeterli örnek olacaktır.