Haber-Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT

(İSTANBUL)-  Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İstanbul’da Nurtepe Çarşamba Pazarı’nda vatandaşlarla bir araya geldi. Pazar esnafını dolaşan, dertlerini dinleyen Baş “Ülke sadece hava sıcaklığı nedeniyle değil, ekonomik nedenlerle de tam anlamıyla bir yangın yerine dönmüş durumda. Bu yangın yerine dönmüş ülkede emeklileri hayatının belki de 30 yılını, 35 yılını çalışarak geçinmiş, çalışırken maaşının önemli bir bölümünü bu devlete vergi olarak sigorta primi olarak ödemiş, yıllarca emek vermiş, alın teri dökmüş emekliye bu yangın yerine dönmüş ülkede 10 bin liraya yaşamını devam ettir diyen bir utanmazlıkla karşı karşıyayız. İnsanlar 17 bin liraya, yani açlık sınırının altındaki bir asgari ücrete mahkum edilmiş, günde 12 saat, 14 saat çalışmasına rağmen evine aç gitmek zorunda kalan milyonlarca insanın olduğu bir ülkede utanmadan, sıkılmadan arlanmadan temmuzda ara zam yapmayacağız diyen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız” dedi.

Haftalık olağan basın toplantılarını genellikle TBMM'de yapan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bu hafta Kağıthane Nurtepe Çarşamba Pazarı’nda vatandaşlarla dertleşti. Pazar esnafını dolaşan ve alışverişe gelen vatandaşları dinleyen Erkan Baş, daha sonra bir basın açıklaması yaptı. Ekran Baş, şunları söyledi:

 "İnatla ve ısrarla bu memleketin gerçeklerini her yerde haykırmaya devam ediyoruz"

"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden emekçilerin, yoksul halkın sesini duyurmaya çalışıyoruz. Gerçek sorunları dile getirmeye çalışıyoruz ve bildiğiniz gibi Meclis kürsüsü altında yaptığımız konuşmalar genellikle susturulmaya çalışılıyor, genellikle halkımız onları duymasın diye çaba gösteriyorlar. Biz inatla ve ısrarla bu memleketin gerçeklerini her yerde haykırmaya devam ediyoruz. Bugün aynı gerçekleri Nurtepe Pazarı’ndan, Nurtepeli emekçilerin yoksulların yanından ifade etmek istedik. Belki Ankara'da Meclis binasından duyulmayan sesimiz algılanmak istenmeyen gerçekler bu vesileyle duymak istemeyenlerin kulaklarından girer. Bu vesile görmek istemeyen gözler görür diye Nurtepe Pazarı’ndayız.

"Trajikomik durumu aktararak başlayacağım"

Önce bir trajikomik durumu aktararak başlayacağım. Biraz önce sevgili pazarcı esnaf dedi ki ‘hayırdır seçim mi var’ dedi. Önce güldüm buna ama biraz da üzüldüm onu söyleyeyim. Algı şu seçim varsa siyasetçiler pazara gelir. Seçim yoksa siyasetçi zaten buralara hiç uğramaz. Türkiye'deki genel kabulü gösteren çok üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Burada yaşayan on binlerce insan biliyor ki Türkiye'deki o egemen siyaset anlayışının temsilcileri sadece seçimden seçime halka oy istemek için şu pazarlara giriyorlar. Seçim bittikten sonra buradaki insanlar ne yaşıyor? Ne yiyor? Ne içiyor? Derdi ne? Tasası ne? Bununla hiçbirisi ilgilenmiyor. Biz tam da bu siyaset anlayışını yıkmak istediğimiz için, buradaki insanlar her gün, her an yaşadıkları o dertlere, çözümlerini siyaset alanında dillendirebilsinler, sözlerini söyleyebilsinler diye kurulmuş Türkiye İşçi Partisi olarak belki de biraz tesadüfle ama çok doğru bir şey yaptığımızı, bu pazarda gezerken bir kez daha gördük"

"Temmuz'da ara zam yapmayacağız diyen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız"

İktidarın çalışanlara temmuzda ara zam yapmamak için çaba harcadığına dikkat çeken Erkan Baş, bu konuda da şunları söyledi:

"Ülke sadece hava sıcaklığı nedeniyle değil, ekonomik nedenlerle de tam anlamıyla bir yangın yerine dönmüş durumda. Bu yangın yerine dönmüş ülkede emeklileri hayatının belki de 30 yılını, 35 yılını çalışarak geçinmiş, çalışırken maaşının önemli bir bölümünü bu devlete vergi olarak sigorta primi olarak ödemiş, yıllarca emek vermiş, alın teri dökmüş emekliye bu yangın yerine dönmüş ülkede 10 bin liraya yaşamını devam ettir diyen bir utanmazlıkla karşı karşıyayız. İnsanlar 17 bin liraya, yani açlık sınırının altındaki bir asgari ücrete mahkum edilmiş, günde 12 saat, 14 saat çalışmasına rağmen evine aç gitmek zorunda kalan milyonlarca insanın olduğu bir ülkede utanmadan, sıkılmadan arlanmadan temmuzda ara zam yapmayacağız diyen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. İşte bu gerçekleri konuşmaya geldik bugün buraya. Emeklinin 10 bin liraya yaşayamayacağını, asgari ücretle bu ülkede hayatın devam ettirilemeyeceğini bir kez de Nurtepe Pazarı’ndan tüm Türkiye'ye ifade etmek için bugün buradan bu basın açıklamasını, bu basın toplantısını gerçekleştirmeyi daha anlamlı gördük"

"Biz iki tane domates, üç tane elmayı alamazken onlar uçaklar, yatlar, katlar, villalar, saraylar hepsini alıyorlar"

Çalışanlara yapılacak zamların enflasyonu tetikleyeceği iddialarına da değinen Baş, "Diyoruz ki bu asgari ücretle yaşanmaz. Hemen başlıyorlar, takıyorlar makaraları paralı kalemşörleri. Ama diyorlar biz asgari ücretliye zam yaparsak neymiş enflasyon tetiklenirmiş. Biz emekliye zam yaparsak ne olur? Enflasyon artar. Hadi oradan be diyorum. Allah belanızı versin diyorum. Neden böyle diyorum arkadaşlar? Biz iki tane domates, üç tane elmayı alamazken onlar uçaklar, yatlar, katlar, villalar, saraylar hepsini alıyorlar. Servetlerine servet katıyorlar. O zaman enflasyon artmıyor" ifadelerini kullandı.

 “Yahu arkadaş açız aç!...” 

Erkan Baş, pazardaki basın açıklamasına şu sözlerle devam etti:

"Bakın cebimizdeki son kuruşu çalıyorlar demiyorum. Kursağımızdaki son lokmayı çalmak için kafayı takmış durumdalar. Niye? Beyefendilerin keyfi kaçmasın diye. Şimdi ben soruyorum. Nurtepe Pazarı’ndan Nurtepe pazarcı adına soruyorum. Burada bir kilo domates almak için on tane tezgah gezen bir lira daha ucuza bulabilir miyim diye alın teri döker Ayşe ablam için soruyorum. Diyorum ki bak arkadaş bu enflasyon dediğiniz şey sizin karlarınız arttıkça niye artmıyor? Niye enflasyonun suçlusu bu yoksul gariban insanlar oluyor? Sizin iki tane daha üç tane daha saha yaptıracaksınız bu enflasyonu etkilemiyor. Ama emekliye üç kuruş zam yapacaksın ama enflasyon tetiklenir. Asgari ücret artınca ne olurmuş? Maliyetler artarmış, fiyatlar yükselirmiş, enflasyon artarmış. Yahu arkadaş açız aç!... 

"Bunların baskısına teslim olmayacağız"

Değerli arkadaşlar bakın utanarak söylüyorum. Biz sadece insan gibi yaşamak için kavga etmek zorunda kalan bir ülke haline geldik. Sadece açlık sınırı kadar maaş alalım diye mücadele ediyoruz böyle salakça bir şey olabilir mi? Böyle akıl dışı bir şey olabilir mi? Bizi buna mahkum etmişler. Şimdi bakıyorsun ülkede bir ekonomist sistem kurmuşlar değerli arkadaşlar. Kurdukları bu ekonomik sistem sadece ve sadece bizi yoksullaştırmaya dayalı. Biz sabah güneş doğmadan evden çıkıp, akşam güneş battıktan sonra evimize geliyoruz. Yeri geliyor çoluğumuzu, çocuğumuzu göremiyoruz. Çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz şurada ki herkes kendisine sorsun. Halimiz nedir? Ev kirası ödüyoruz. Fatura ödüyoruz. Yol parası ödüyoruz. Bir de boğazımızdan iki lokma ekmek, üç damla su geçerse, kendimizi yaşıyor sayıyoruz. Arkadaşlar bu yaşam değil buna isyan ediyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Bunu reddediyoruz. O yüzden yapmamız gereken nedir? Yapmamız gereken karşımızda örgütlü bir kötülük olduğunu, karşımızda bir cahiller sürüsü yok. Bilerek isteyerek planlayarak, bizi yoksullaştıran, kendilerini zenginleştiren bir anlayışın siyasi temsilcileri var. O yüzden değerli arkadaşlar, bunların yalanlarına boyun eğmeyeceğiz. Bunların baskısına teslim olmayacağız."

"Hala emekçinin, yoksulun sırtına binmeye devam eden bir anlayışla devam ediyor"

Basın açıklamasında vergi adaletsizliğine de değinen Erkan Baş, “Vergi dilimi adaletsizliğine son vereceğiz. Adamlar milyonlarca lira para kazanıyorlar. Milyonlarına milyonlar katıyorlar onların vergilerini affediyorlar. Onların vergilerine indirim yapıyorlar. İş, işçiye, emekçiye, yoksula gelince daha alın terimiz kurumadan devlet vergisini alıyor. Devletin aldığı verginin önemli bir bölümü bakın bu yıl devlet bütçesinin yüzde 68 yuvarlak söylüyorum, yüzde 70'i işçinin, emekçinin, yoksulun, senin, benim verdiğimiz vergilerden oluşuyor. Ya böyle bir şey olabilir mi" diye sordu. Erkan Baş, açıklamasını şöyle bitirdi:

"Biz kimseden hiçbir şey istemiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz"

"Biz hiç kimseden hakkımız olmayan bir şey istemiyoruz. Hiç kimseden bize iyilik yapmasını beklemiyoruz bize bir şey bahşetmesini beklemiyoruz. Emeklinin 25 yıl, 30  yıl çalışırken ödediği primlerin karşılığını istiyoruz. Emekçinin döktüğü alın terinin karşılığını istiyoruz. İnsanların çoluğunun çocuğunun açlığa mahkum edilmesine son verilmesini istiyoruz. Huzurlu yaşamak istiyoruz. Onurumuzla, alın terimizle, emeğimizle karnımızı doyurabilmek istiyoruz. Bu iktidarın bizi çaresizliğe mahkum edip, sonra da o çaresizliğini de siyasi rant devşiren, bizi kendisine mahkum eden, el açıp dilendirmek isteyen anlayışına son vermek istiyoruz. Yapılması gereken şey çok basit arkadaşlar. Bu iktidar diyor ki ben seni yoksullaştırıyorum. Fakir bırakıyorum, eziyorum. Sen diyor ‘el aç el aç bana dilen’ diyor. Ben de istediğim kadar sana vereyim diyor. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak buradan emekçilere, yoksullara, halkımıza size diyoruz ki arkadaşlar, zaman el açıp dilenme zamanı değil. Yapmamız gereken bu, birbirinden farklı beş parmaktan oluşan işçiler, köylüler, emekçiler, yoksullar, kadınlar, gençler hepimiz şu beş parmağımızı birleştireceğiz. Yumruk olacağız ve bu iktidarda hakkımız olanı alacağız. Hakkımız olanı alacağız. Biz kimseden hiçbir şey istemiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz.

"Biz temmuzda zam yapamayız falan, bunları kabul etmiyoruz"

Şimdi söyledikleri her şey yalan. Ekonomi düzeliyor, hatırlayın bundan bir yıl önce seçimde ne dediler bize? Bize oy verin dediler biz iktidara geleceğiz ekonomiyi düzelteceğiz dediler mi? Yoksulluğa son vereceğiz dediler mi? Fiyatlar artık artmayacak dediler mi? Şimdi bak ben bir yıl sonra onlar adına burada soruyorum. Yalan söylememişler mi arkadaşlar? Bir yıldır, hani 20 yılı boş verdim. Son bir yıldır her gün fiyatlar artıyor mu? Her gün yoksulluğumuz artıyor mu? Her gün bu krizin faturasını bize ödetiyorlar mı? O zaman yeter kardeşim. Bu ülkenin emekçilerinin, işçilerinin sırtından inin. Bu ülkeyi batırdınız kimi zengin ettiyseniz bu işin faturasını da onlara ödeteceksiniz. O yüzden hep beraber arkadaşlar, asla kabul etmeyelim. Yani biz temmuzda zam yapamayız falan bunları kabul etmiyoruz. Temmuzda ara zam istiyoruz insanca yaşam istiyoruz. Emeklinin hakkı olanın verilmesini istiyoruz ve bu gidişata karşı hep beraber sesimizi yükseltiyoruz. Hepinize geldiğiniz için, yanımızda olduğunuz için, bize destek verdiğiniz için. Teşekkür ediyorum. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, hiç kimse karamsarlığa düşmesin. Biz her şeyi başarabilen bir halkız arkadaşlar. Biz çok daha zor günlerden çıktık. Yeter ki kol kola girelim, yeter ki omuz omuza duralım. Yeter ki yüreklerimizi birleştirelim. Akıllarımızı birleştirelim. Bu ülkeyi kim alın teri döküyorsa, kim emek veriyorsa o yönettiği gün bu ülkede her şey düzelmeye başlayacak"