MUSTAFA USTA
Eğitim Sen Sinop Şube Başkanı Musa Uzun, "Çocukların çoğu okula aç geliyor, aç devam ediyor ve evine aç bir şekilde gidiyor. Bunun önüne geçmek için en azından çocuklara 1 öğün sağlıklı yemek verilmesini talep etmiştik. Bu taleplerimiz devam ediyor. Bunun önünde aslında bir engel de yok" dedi.
Eğitim Sen Sinop Şube Başkanı Musa Uzun, 2023-2024 eğitim öğretim yarıyılı ve eğitim sisteminde yaşanan sorunlar ile ilgili açıklamalarda bulundu. Uzun, şöyle konuştu:
“ÖĞRETMENLERİN ŞUANDA GÜVENCESİZ BİR ÇALIŞMA ORTAMI VAR”
"Tüm öğrencilerimize 15 gün boyunca sağlıklı, huzurlu bir şekilde tatil yapmalarını, bol bol dinlenmelerini öneriyorum. Türkiye’de AKP iktidarı boyunca 9 tane bakan değiştirmişiz. Bu bakanların içinde hepsi bir öncekinin yaptıklarının tamamen tersini yapan, bir öncekinin yaptıklarını sanki başka bir hükümetin adamıymış gibi birbirlerinin tam tersini yapan uygulamalar içine giriyorlar. Bu yüzden de eğitim kalite ve nitelik olarak ilerlemiyor, aynı yerde debelenip duruyor. Öğretmenlerin şu anda güvencesiz bir çalışma ortamı var. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir meslek kolunda aynı işi yapıp farklı unvanlara sahip bu kadar insan çeşidi olmaz çünkü biz aynı müfredatı uyguluyoruz aynı saatlerde ve aynı zamanda çalışıyoruz ama birimiz ücretli öğretmen, birimiz sözleşmeli öğretmen, birimiz uzman öğretmen, diğeri baş öğretmen gibi çeşit çeşit unvanlara ayırdılar bizi. Bu da kurumlarda iş barışını bozuyor. İnsanlar arasındaki dayanışmayı olumsuz yönde etkiliyor. Bu da eğitimin kalitesini düşürüyor. Biz öğretmenlerin maddi sıkıntıları bu zamana kadar hep 2. plana atıldı. Hiçbir zaman 'maaşımız çok kötü, geçinemiyoruz' demedik. Gerekli platformlarda, gerekli yerlerde anlattık ama öğrencilerimize olsun, velilerimize olsun yani eğitimin diğer paydaşlarına ekonomik sıkıntılarımızı hiçbir zaman yansıtmadık. Çocuklarımızın eğitimlerini her zaman birinci planda tuttuk. Başarılı nesiller, bilimsel, demokratik, laik bir eğitim uygulanmasını istedik ve bu yönde eğitim yaptık. Hiçbir çocuğumuzu diğerinden ayırmadık. Bu şekilde de bu işi devam ettiriyoruz. Biz de sendika olarak zaten üyelerimize hiçbir zaman öğrenciler arasında dil, din, ırk ayrımı yapmamalarını söylüyoruz. Onlar bizim için birer çocuk, birer altın değerindedir.
"EĞİTİMİN İÇERİĞİ İYİCE DİNSELLEŞTİRİLDİ"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmeden önce cumhurbaşkanı o zaman başbakandı. O zamanlar 'Biz her yerde iktidar olduk ama eğitimde, kültürde iktidar olamadık, eğitimde istediğimiz yere gelemedik' demişti. O zamanlar biz 'Hakikaten eğitimdeki başarısızlıklarını görüyorlar, biliyorlar' diye yorumlamıştık ama gelinen noktada bunun öyle olmadığı anlaşıldı. Burada söyledikleri aslında dindar ve kindar nesil. Bizim istediğimiz şartları düşünen nesil anlamındaydı. Meğerse onda başarılı olamadıklarını söylemişler. Bunun da başarılması için son 5-6 yıldan beri özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiğinden beri eğitimin içeriği iyice dinselleştirildi. Bütün ders müfredatın içine dini motifler yerleştirilmeye başlandı. Din kültürü dersleri müfredat içinde arttırılmaya başlandı ve böylece dindar bir nesil yetiştirmek için uğraş verdikleri anlaşılıyor. Bizde bununla ilgili biz bilimsel eğitim verelim, çocuklar dindar mı olmak istiyor, ateist mi olmak istiyor bu çocuk iyi bir eğitimin sonunda çocuğun kendi karar vereceği bir şey. Bundan önceki hükümetlerde belli bir şeyleri dayattılar ama hiçbir çocuk o dayatmaları kabul etmedi ve gitti kendi bildiğini yapıyor. 5, 7, 10 yaşında çocukların beyinlerine idrak edemeyecekleri hayali ögelerle eğitmek istiyorlar. ÇEDEŞ diye bir proje açıkladılar. Bu neyi getiriyor; Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı çeşitli cemaatlerle protokoller imzalıyor. Bu protokoller çerçevesinde okullara müezzinler, imamlar, vaizler, hatipleri gibi eğitim formasyonları olmayan çeşitli kişiler gelip öğrencilere eğitim vereceği, dini alanlarda dersler işleyeceği yönünde protokoller bunlar. Biz bu protokollere zaten başından beri karşıyız. Bunlar çocukların eğitimlerine bir katkı sunmayacağı gibi bu insanların eğitim formasyonları olmadığı gibi çocukların psikolojilerini de bozacağını düşünüyoruz ve eğitimi daha da içinden çıkılmaz hale getirileceğini biliyoruz ve bu yüzden de zaten bu projeler hakkında mahkemelere başvurduk, sonuçlarını bekliyoruz.
“HÜKÜMETTEN BEKLENTİMİZ EĞİTİMİN BİLİMSEL OLMASI"
Sonuç itibarıyla ülkemizi yöneten, eğitim politikalarına yön veren hükümetlerimiz. Hükümetten beklentimiz, önceliğimiz eğitimin içeriğinin bilimsel donelere dayalı içeriklerle donatılması. Çağdaş, kamucu eğitim anlayışıyla devam edilmesi. Yine bunun yanında çoğu okullarımızda öğrenci velilerimizden ve öğretmenlerimizden aldığımız dönüşler şöyle; çocukların çoğu okula aç geliyor, aç devam ediyor ve evine aç bir şekilde devam ediyor. Bunun önüne geçmek için en azından çocuklara 1 öğün sağlıklı yemek verilmesini talep etmiştik. Bu taleplerimiz devam ediyor. Bunun önünde aslında bir engel de yok. Bunun yanında zorunlu eğitim 12 yıla çıktı. Liseye giden öğrencilere zorunlu eğitimin dışına iten bir sürü uygulamalar var. Bu çocuklar liseyi bitirememiş, okula da devam etmedikleri için sokakta, çeşitli merdiven altı iş yerlerinde sigortasız, sağlıksız yerlerde iş güvenliğinden uzak bir şekilde çalıştırılıyorlar ve bu çocuklar iş kazalarına uğruyorlar. Canından olan bir sürü çocuk var. Mesleki teknik eğitim adı altında patronlara ucuz iş gücü sağlamak amacıyla çocukları okullara 1 gün okula, 4 gün işe kampanyası adı altında buralara ucuz işçi olarak yönlendiriyorlar. Bunların hepsinin düzeltmesini istiyoruz. Çocukların hepsinin okullara gidip sağlıklı bir şekilde, tok bir şekilde eğitim görmelerini istiyoruz. En son da bir isteğimiz daha var; 2 yıldan beri yaz saati uygulaması da değiştirilmediği için çocuklar sanki gece karanlığında okula gidiyorlar, akşam da çok geç vakitlerde okuldan dönüyorlar. Bu da çocukların eğitimlerini olumsuz etkiliyor. Bunların değiştirilmesini bekliyoruz. Bunlar değişirse eğitimin daha da kaliteli bir şekilde devam edeceğini, öğrencilerimizin daha iyi yetişeceğini düşünüyoruz."